Gözden kaçırmayın

Yaşananlardan ders almak lazımYaşananlardan ders almak lazım

“Mazhar not defterin yanında mı?”

  “Hayır paşam.”

 “Zahmet olacak ama bir merdiveni inip çıkacaksın. Al gel.”

 Mazhar Müfit Kansu’nun aşağıya gidip elinde not defteriyle geldiğini görünce, sigarasından bir iki nefes çektikten sonra:

“Ama bu defterin, bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir sen, bir de Kalem Mahsus Müdürü Süreyya bileceksiniz, şartım bu…”

 Paşa’nın şartı kabul edildi.

 Atatürk “Öyleyse tarih koy” dedi.28 Temmuz, 1919 Sabaha karşı.

“Pekâlâ, yaz” diyerek devam etti.

“Zaferden sonra Hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır… Bu bir.

İki, Padişah ve Haneden hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır.

Üç, fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir.”

 Bu anda kalem Kansu’nun elinden düşüverdi.

Mustafa Kemal’in yüzüne baktı. O da onun yüzüne bakıyordu.

 Bu, gözlerin bir takılışta birbirlerine çok şey anlatan konuşmasıydı.

 Kansu, Gazi Paşa ile zaman zaman senli benli konuşurdu. “Neden duraksadın?” dedi.

“Darılma ama paşam, sizin hayal peşinde koşan taraflarınız var” diye cevapladı Kansu.

 Atatürk güldü…

 “Bunu zaman gösterir, sen yaz” dedi. “dört, Latin harflerini kabul etmek.”

“Paşam yeter, yeter…” dedi Mazhar Bey.

Biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insanın davranışı ile: “Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter” dedi…

 Daha sonrasını Kansu’nun cümleleriyle okuyalım.

 Defterimi kapattım.

“Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam edeceksiniz, hoşça kalın” dedim. Yanından ayrıldım.

Gerçekten gün ağarmıştı. O anda olayların beni nasıl aldattığını ve Mustafa Kemal’i doğruladığını ve Mustafa Kemal’in beni nasıl bir cümle ile yıllar sonra susturduğunu tarih önünde açıklamalıyım…

 Aradan yıllar geçmişti…

 Çankaya’da akşam yemeklerinde birkaç defa:

“Bu Mazhar Müfit yok mu, kendisine Erzurum’da şapka giyilecek, Latin harfleri kabul edilecek dediğim ve bunları not etmesini söylediğim zaman, defterini koltuğunun altına almış ve bana hayal peşinde koştuğumu söylemişti” demekle kalmadı, bir gün önemli bir ders daha verdi.

 Şapka devrimini açıklamış olarak Kastamonu’ndan dönüyordu.

Ankara’ya geldiği zaman da otomobille eski meclis binası önünden geçiyordu. Ben de kapı önünde bulunuyordum.. Beni yanına çağırdı ve şöyle dedi:

 “Azizim Mazhar Bey, kaçıncı maddedeyiz?

Notlarına bakıyor musun?”

Tarihe dikkat edelim.

Temmuz 1919’da yaşanan bir olay.

Mustafa Kemal Atatürk 4 yıl önce kafasına koymuştu cumhuriyeti ve devrimleri

Ve o gün geldi çattı…

27 Ekim’de Fethi Okyar’ın başbakanlığındaki hükümet Atatürk’ün isteğiyle istifa etti.

Mustafa Kemal, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekili olan Fevzi Çakmak Paşa’nın görevini bırakmamasını istedi. Çünkü orduya ihtiyaç duyulabilirdi.

 28 Ekim Pazar akşamı Mustafa Kemal, Çankaya’da ekibini topladı.

 O gece köşkte Rize Milletvekili Fuat Bey, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey,(Galatasaray Lisesi mezunu olup gazeteci ve yazardı. Türk Dil Kurumu kurulmasında önemli katkı sağlamıştı) Kemalettin Sami Bey, Halit Paşa, Kazım Paşa, İsmet Paşa ve Fethi Bey vardı.

 Bir anlamda Mustafa Kemal günlerdir satranç oynuyordu. Her hamlenin bir karşılığı vardı. Devletin içinde bulunduğu krizden çıkmanın yolunu yakın arkadaşlarına açıkladı:

 “Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!

 Bu kararlı cümle ile 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan ediliyordu.

 9 milyon köyde yaşıyor

 Bakalım ki Mustafa Kemal ve arkadaşlarının nasıl bir enkaz aldıklarını görmek adına o günlerin tablosuna bir bakalım.

 1923 senesinde;

 Nüfusun % 80’i kırsal bölgede yaşıyor. 40 bin köyde 11 milyon insan var. Köylü topraksız. Sabanı ve öküzü bile yok.

 Doğu’da, Cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmayan aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni var.

 Toplam sanayi kuruluşumuz 282. Ağırlığı gıda, dokuma ve deri sanayi oluşturuyor.

 Bu kuruluşlardaki sermaye ve emeğin sadece % 15’i bizim. Geri kalanlar yabancı ve azınlıkların. Madenler, limanlar ve demiryolları yabancıların elinde..

 Osmanlı’dan bize kalan sadece dört önemli fabrika var:

 Hereke İpek Dokuma, Feshane Yün İplik, Bakırköy Bez ve Beykoz Deri fabrikaları...

 1923'te 32 bin ton çimento üretiyormuşuz. Şeker üretimi 53 bin ton. Ve buğday üretimi sadece 2 milyon ton.

 O gün 220 traktör çalışırmış tarlalarda. Türkiye'deki motorlu taşıt sayısı 1.490... 3.756 kilometre demiryolu hepsi yabancıların..

 Okuma yazma bilen kadın sadece binde 4

 37 bin köyde okul yok. O tarihte % 2’si okur-yazar var.

 Erkeklerin % 7’si, kadınların ancak binde 4’ü okuma yazma biliyor.

 Tüm ülkede 337.bin 618 ilkokul öğrencisi var. Bu zorunlu öğrenim görmesi gereken çocuğun sadece dörtte biri

 Ülkede toplam 4.770 ilkokul,153 ortaokul ve lise var.

 Ortaokullarda sadece 543, liselerde 230 kız öğrenci okuyor.

 Öğretmenlerin üçte biri öğretmenlik eğitimi görmemiş.

 1923 yılında kaç tane üniversitemiz varmış biliyor musunuz?

 Sadece 1 tane...

 Evet, yanlış okumadınız sadece ve sadece bir tane.

 Fakülte ve yüksekokul sayısı ise 9. Öğretim üyesi 307, öğrenci ise 2.914...

 30 bin hastaya 1 doktor düşüyor

 Tüm Türkiye’de sadece 337 doktor var. 150 kadar ilçede doktor yok.

 Doktor başına 30 bin kişi düşüyor. Sağlık memuru sayısı 434.

 Ebe sayımız 136 Türkiye’deki toplam eczacı sayısı 60.

 Osmanlı'dan cumhuriyet kaç tane diş hekimi devralmış biliyor musunuz? sıfır...

 Cumhuriyet fazilettir

 Cumhuriyetin en temel kazanımlarına bakalım. Yaşama Hakkı, Sağlık Hakkı, Eşit Eğitim Hakkı, Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı, Düşünce, Hakkı Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü Hakkı Dilekçe Hakkı Konut Dokunulmazlığı ve Basın Özgürlüğü hakkı sağlamıştır.

İşte cumhuriyet fazilettir derken bunları gördüğümüz içindir.

 Kadın ve erkeğin eşit, bağımsızlığın daimi, demokrasinin belirleyici, bilimin yol gösterici olduğu maddi manevi yıkıma uğramış topraklarda canlandı.

 Türk milletinin yaşadığı topraklarda sömürgeci güçler bir daha vatanı cetvelle paylaşmasın, kendi ülkesinde halk misafir olmasın diye ilan edildi.

 Bağımsızlığı şiar edinmiş halkın hak ettiği koşullarda özgürce yaşayabilmesi için, hayatını kendisine değil millete adamayı görev edinenlerin kurduğu sistemdir.

 Hiçbir insanın düşüncesinin zorla karartılmadığı bir gelecektir.

 Ve aydınlık yüzlü insanların geleceği görerek inşa ettiği bir devrimdir.

 Bayramımız kutlu yarınlarımız mutlu ve aydınlık olsun….

İsmail AKAR