Sağlık sektörüne dışarıdan bakınca görülen manzara-i umumiyeyi şöyle tanımlamak mümkün:

Türkiye’de yaşayan 86 milyon olarak hepimiz hastayız.

Böyle değilse…

Sağlık talebinde kışkırtılmış bir patlama yaşanıyor.

Bu yargıyı rakamlarla da desteklemek mümkün. Sağlık Bakanlığının yayımladığı 2023 yılı Sağlık İstatistikleri Yıllığına göre, 2023 yılında 973 milyon 519 bin kişi doktora başvurdu.

2024’ün verileri henüz ortada yok ama bu rakamın 1 milyarı çoktan geçmiş olduğunu tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok.

2023’te kişi başına doktora başvuru sayısı 11,4 oldu. Yani ülkede yaşayanların her birisi ayda en az bir kez doktora gitti.

Aynı yapılan sağlık harcaması 52 milyar 965 milyon dolar olurken, kişi başına 2 bin 589 TL harcandığı açıklandı.

***

Bu ülkenin vatandaşları olarak, 2023’te 56,5 milyon günümüzü hastanelerde yatarak geçirdik. Hastalar olarak 35,9 milyonumuz Sağlık Bakanlığı, 10,4 milyonumuz üniversite ve 10.2 milyonumuz da özel hastanelerde yattık.

Ve fakat…

Bu ülkede yaşayan vatandaşlar olarak üçte birimiz, 2023’te aldığı sağlık hizmetlerinden memnun olmadı. Memnuniyet oranı devlette yüzde 65,7 oranıyla en yüksek olurken, üniversite hastanelerinden yüzde 62,7’imiz, özel hastanelerden ise yüzde 56,7’imiz memnun ayrıldı.

***

Türkiye’de hastaneye başvuran her üç kişiden biri ‘acil’ servislere gidiyor. Türkiye yüzde 28-30’ları bulan acil başvuru gelişmiş ülkelerde yüzde 5-8 arasında değişiyor.

Sağlık Bakanlığının bir araştırmasına göre, acil servise gelen hastaların yüzde 86’sının acil olmadığı anlaşıldı.

Acil demişken şunu da eklemek gerekir: Türkiye’de acil servislerde görev yapan doktorların yüzde 98’i meslek yaşantıları boyunca en az bir kez şiddete maruz kaldı. Yüzde 38’si 10 kez ve üzerinde şiddete uğradı.

***

Gerçekten hasta olanlara acil şifa dileklerimizi iletmekle birlikte, yine de rakamsal oranların devasa büyüklüğüne bakılınca şunu da düşünmeden edemiyor insan:

Kendimizi hasta hissetmek için bir bahane mi arıyoruz…

Edgar Allan Poe, kısa öykülerinden birinde şunları yazar: “Hastanedeki odasından bahçesindeki bir tek ağacı görmekte ve dökülen yapraklarından en sonuncusu düştüğünde kendisinin de can vereceğine inanan ben, hastalandım.”

Öyle ya…

Afyon’da özel devlet fark etmez hastane koridorları insan (hasta) seli gibi.

Afyon’da birçok poliklinikten randevu almanız neredeyse imkansız.

Sağlık ocağından ilaç yazdıracak olsanız hayli sıra beklemeniz gerekir.

***

Arapça ve Farsça başta olmak üzere yabancı dillerin etkisi altındaki güzel Türkçemizde hasta, sayrı demek. Sözlüklere göre, ‘esenliği yerinde olmayan, sağlık durumu bozuk olan’ demek olan sayrı artık Anadolu’nun kimi yerlerinde “Hasta sari (sayrı) değilsiniz inşallah” şeklindeki hal hatır sorma tekerlemelerinde kullanılıyor.

Sayrının yerine kullanılan Farsça hasta (haste) kelimesi ise ‘yaralı” demek. Bu dönemde olduğu gibi, yabancı sözcükleri dilimize sokuşturmaya meraklı atalarımız tarafından dilimize sokulan hasta, kimi kaynaklarda bıçakla yaralanmış adam olarak geçiyor.

Hasta kelimesi, elbet sıfat olarak her sağlık kuruluşuna başvurana uymaz. Uymaz da Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde bir doktorun ağzından yazdığı “Psikanaliz çıktığından beri hemen herkes az çok hastadır” ifadesini de not etmeden geçemiyor insan…