Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürlüğü ile Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanlığı tarafından Cumhuriyetin 101. yılı kapsamında “Cumhuriyeti Biz Böyle Kazandık” temalı panel düzenlendi. Erdal Akar Konferans Salonunda düzenlenen panele, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

Gözden kaçırmayın

DEMOKRASİ HERKESE LAZIMDEMOKRASİ HERKESE LAZIM

Panel Moderatörü Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin yaptığı açış konuşmasında, Cumhuriyetin ilanına giden sürecin bir yönüyle bir vatan savunması iken Cumhuriyetin ilanından sonraki süreçte ulus inşa süreci olduğunu belirtti.

Cumhuriyet’e giden süreç anlatıldı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ve Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Altıntaş, “Cumhuriyet’in İlanına Giden Süreç” konulu sunumu gerçekleştirdi. Cumhuriyete giden sürecin Tanzimat ile başladığını ifade eden Altıntaş, “Padişahın görev yetki ve sorumlulukları meclisler vasıtasıyla sınırlandırılmıştır. Özellikle tebaanın eşit olduğu vurgulanmıştır. Tanzimat ile tebaanın eşit olması Cumhuriyete giden süreçte, anayasal vatandaşlık kavramının belirlenmesi önemli bir adım olacaktır. Tanzimat yeterli olmayacak, Islahat Fermanı ve Kanunuesasi ile de padişahın görev ve yetkileri sınırlandırılacaktır” dedi. Cumhuriyet sürecinin sadece anayasal süreç ve yönetim biçimlerinin değişimiyle olmadığını aynı zamanda devletin sınırlarının belirlenmesinin de gerektiğine dikkat çeken Altıntaş, “Vatan neresidir kavramı 1850’lerden itibaren Osmanlı topraklarında tartışılıyor. Toprağınız olmadığı zaman vatanınız olmaz. Cevdet Paşa, vatandaşa köylerinin dışında topraklarının da olduğunu anlatmaya çalışıyor. Bu, şu nedenle önemli; komşu köyün toprağını vatan olarak göremediğiniz takdirde kendi harman yerinize işgal kuvvetleri gelene kadar eliniz kolunuz bağlı oturmuş olursunuz. Dolayısıyla Cumhuriyet’in dayandığı vatan kavramı bizde ancak Misak-ı Milli ile çizilecektir” diye konuştu.

“Millet kendi kaderine el koyuyor”

Mustafa Kemal’in Cumhuriyet’in kurulacağı işaretini ilk olarak Amasya Genelgesi ile verdiğini kaydeden Altıntaş, şunları ifade etti:

“Mustafa Kemal, Amasya genelgesinde İstanbul Hükümetinin görevini yapamadığını ifade etmiştir. Bu nedenle milli irade kavramı ortaya atılıyor. Mustafa Kemal, burada milletin kendi kaderine el koyacağını söylüyor” dedi. Altıntaş, diğer milli mücadelelerde önce ordunun kurulduğunu daha sonra meclisin kurulduğunu, Türk milletinin ise önce meclisi kurduğunu sonra meclisin orduyu kurduğuna vurgu yaptı. Vatan kavramının Lozan Antlaşması ile ortaya çıktığı bilgisini kaydeden Altıntaş, “29 Ekim’de genel kurul toplanıyor ve burada tartışmalar oluyor. Hükümetin olmaması tartışmaların boşuna olduğunu düşündürüyor. Mustafa Kemal’e gidilerek bu konu danışılıyor. Mustafa Kemal, Teşkilat-ı Esasiye’nin birinci maddesi olan ‘Devletin rejimi Cumhuriyettir’ diyor. Bunun üzerine 158 milletvekilinin onayıyla Cumhuriyet ilan ediliyor.”

“Devrimci nitelik, Mustafa Kemal’in şahsiyetinde şekilleniyor”

Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Kurnaz Şahin ise “Cumhuriyetin İlanı ve Kazanımları”nı anlattığı konuşmasında, Cumhuriyet’in en önemli kazanımlarından birinin de Cumhuriyet’in devrimci niteliği olduğunu kaydetti. Şahin, “Osmanlı’da modernleşme sürecine baktığımızda bunun devrimci nitelikte olduğunu görürüz. Mustafa Kemal, yenilgi coğrafya olan Selanik’ten gelen bir lider. Tarihin dayattığı şartları çok çabuk kavrayabilen başarılı bir lider. Dolayısıyla devrimci nitelik, Mustafa Kemal’in şahsiyetinde şekilleniyor” dedi. Cumhuriyetin önemli kazanımlarından bir tanesinin de ulus devlet inşası olduğunu belirten Şahin, “Ulus devlet inşası Osmanlı’da başlamıştı. Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa eden temellerin Türk milliyetçiliğine ve iktisadi milliyetçiliğe dayandığını görüyoruz” diye konuştu.

“Asya’da çağdaş bir Cumhuriyet olgusu oluştu”

Cumhuriyet’in Osmanlının geleneksel yapısını dönüştürerek, yaratıcı bir yıkım gerçekleştirdiğini vurgulayan Şahin, “1932 yılında bütün mesleklerin Türkleştirildiğini görüyoruz. O dönem ayakkabıcılık, avukatlık, satıcılık gibi bütün mesleklerde gayrimüslimleri görüyorduk. Cumhuriyet ile ‘bizim bu işleri ve iktisadi yapıyı örebilecek insan potansiyelimiz vardır. Biz bu meslekleri yeniden inşa etmek durumundayız’ denilmiştir. Anadolu coğrafyasındaki gençlik sürekli savaştığı için temel becerileri kaybolmuş. Dolayısıyla Cumhuriyetin temel kazanımlarından bir tanesi de Türk milletinin kaybetmiş olduğu temel becerileri tekrar kazanmış olmasıdır” ifadelerini kullandı. Rumeli’nin kaybedilmesinin modernleşmeye etkileri hakkında bilgi veren Şahin, şöyle konuştu:

“Rumeli’nin kaybedilmesiyle Asya Hükümeti haline geleceğimizden belki de aşiret bir devlet haline geleceğimizden korkuluyor. Osmanlı tamamen bir Asya devleti değildi. Dolayısıyla İttihat ve Terakki ve o dönemin entelektüel kesimi, coğrafyayı kaybetmenin kimlik değişimine neden olacağını söylüyor. 1923’e gelindiğinde Balkan toprakları büyük oranda kaybediliyor. Osmanlı Asya toprağına çekiliyor. Cumhuriyet’in ilanı sürecinde tartışılan bir konuda Avrupa toprakları kaybedilmesiyle Avrupalı kimliğin de kaybedildiği varsayılıyor. Fakat Asya topraklarına çekilmiş bir millet olarak modern kimlikten ayrılmamasının, Avrupalı kimliğin devam ettirilmesinin de Cumhuriyet’in devrimci niteliğini ortaya koyuyor. Dolayısıyla Asya’da Çağdaş bir Cumhuriyet olgusu oluşuyor.”

Panel, soruların cevaplanmasının ardından panelistlere teşekkür belgelerinin verilmesiyle sona erdi.