Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Doğa Koruma ve Biyoizlem Uygulama ve Araştırma Merkezi (DOKOBİM) tarafından “Bastığın Yerleri Toprak Diyerek Geçme, Tanı” temalı konferans düzenlendi.

Gözden kaçırmayın

DEMOKRASİ HERKESE LAZIMDEMOKRASİ HERKESE LAZIM

Atatürk Kongre Merkezinde düzenlenen konferansa; Afyonkarahisar Vali Yardımcısı Ali Arıkan, Afyonkarahisar Belediye Başkan Yardımcısı Ömer Yıldız, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Özdemir, DOKOBİM Müdürü Prof. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş ile birlikte akademik personel ve öğrenciler katıldı.

Konferansın açış konuşmasını yapan DOKOBİM Müdürü Prof. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş, konferansın, bilimin ışığında bazı durumların başlangıcı olacağı inancında olduğunu belirtti. Erişmiş, “2030 yılı içerisinde ele aldığımız zaman sürdürülebilir kalkınma global dünyanın en önemli hedefleri arasında yer almaktadır. Su yaşamı ve karasal yaşam olmak üzere iki önemli ana öge vardır. Biz de ekosistem bağlamında Eber Gölünü ele alacağız” dedi.

“Eber bölge insanının ekonomik can damarlarından”

Afyonkarahisar Belediye Başkan Yardımcısı Ömer Yıldız ise “Eber, Akşehir’in akciğer kaynağıdır. Eber-Akşehir gölleri birbirine aşık iki göldür. Eber Gölü, Akşehir Gölünü sürekli besler. Kaynakları itibari ile Eber Gölü çok zengindir. Fakat çok istikrarlı kaynağı yoktur. Eber Gölünün cenaze namazını kılmak için toplanmış bir topluluk gibiyiz. Ama Allah’tan ümit kesilmez” dedi. Yıldız, Eber Gölü’nün iyileştirilmesi için çaba sarf edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Eber-Akşehir, bölge insanının ekonomik can damarlarından birisidir. Bölgedeki ekosistemin kaynağı, Eber-Akşehir Gölleri arasındaki sirkülasyondur. Binlerce insan buradan geçinir” diye konuştu.

Eber Gölü’nün çok fazla olumsuz sinyal verdiğini ifade eden Yıldız, şunları söyledi:

“Biz köylüler olarak Eber’deki metan gazından zehirlenen kuşlara, ördeklere temiz su döküp tekrar canlanmalarını sağlayarak kurtarabileceklerimizi kurtardık. Toplu balık ölümleri gördük. Bu göllerin tabanlarında ciddi manada ağır metaller var. Eber Gölü’ndeki hemen her yangına gittim hatta bir yangın sırasında itfaiye aracımız yandı. Dönemin kaymakamlarıyla ayaklarımızla söndürdük bazı ateşleri. Çok mücadele ettiğim için, çocukluğumdaki Eber-Akşehir Gölü’nü bildiğim için canım yanıyor. Burada hocalarımızın anlattıklarından canınızın yandığı için faydalanırsanız çok mutlu olurum.”

“Eber Gölü,  birinci derece tabiat sit alanı”

AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Özdemir ise Eber Gölü’nün sorunları üzerine yaptığı konuşmasında, Eber Gölü’nde meydana gelen sorunlara karşı çözüm önerilerinde bulundu. Özdemir, Eber Gölü’nün Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korumu Kurulunun kararıyla “1. Derece Tabiat Sit Alanı” ilan edildiğini ifade etti. Eber Gölü ile Sultan Dağlarının oluşturduğu mikroklima ortamın Çay-Akşehir arasında kirazın istediği zirai ortamı oluşturduğunu söyleyen Özdemir, “Eber Gölü’nün dörtte üçü sazlıklarla kaplıdır. Oluşturduğu mikroklima ile Sultandağı-Çay ilçeleri arasında verimli meyveciliğin de teminatıdır” dedi. Özdemir, Eber Sulak Alanının Bolvadin, Çay ve Sultandağı ilçelerinde 10’a yakın köyde yaşayanların, balıkçılık ve kamış üretiminin gelir kaynağı olduğu bilgisini de verdi.

Eber Gölündeki kuraklık ve kirliliğin toplu balık ölümlerine neden olduğunu söyleyen Özdemir, sözlerine şöyle devam etti:

“Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve Bölge Müdürlüğü yetkilileri balıkların öldüğü bölümden alınan su numunelerinde, balıkların yaşaması için sudaki çözülmüş oksijen miktarının litre başına 5 miligram olması gerekirken oksijen seviyesinin litre başına 1,16 miligram seviyelerinde olduğunu kaydetti. Ayrıca Eber göl yüzeyinin yaklaşık 1 buçuk 2 aydır tamamen buzla kaplı olması ve yüzey su sirkülasyonunun olmaması yapılan ölçümlerde oksijen miktarının kritik seviyenin altında olması sebebiyle balıkların oksijensizlik nedeniyle öldüğü sonucuna ulaşılmıştır.”

“Sulak alanların önemi konusunda yerel halk bilinçlendirilmeli”

Özdemir, 26 Ekim’de Eber Gölünün Bolvadin ilçesine bağlı Derekarabağ köyü sınırlarındaki sazlıkta, 5 ayrı noktadan başlayıp rüzgârın da etkisiyle yayılan yangının 6 gün sürdüğünü ve tamamen sönmesinin üç hafta sonra mümkün olduğu bilgisini verdi. Eber’in zemininin gevşek, bataklık olduğunu ve yoğun duman nedeniyle çıkan yangınlara karadan ulaşımın mümkün olmadığını ifade eden Özdemir, “Afyonkarahisar Valisi Kübra Güran Yiğitbaşı’nın girişimleriyle Orman Genel Müdürlüğünden görevlendirilen 2 yangın söndürme uçağının müdahaleleriyle 6. gününde yangın kontrol altına alınarak söndürülebilmiştir. Yüzeydeki sazlıklarla birlikte torf tabakası ise içten içe yanmaya devam etmiş ve tamamen üç hafta da söndürülebilmiştir” diye konuştu. Sazlık yangınlarını önlemek için neler yapılması gerektiği hakkında önerilerde bulunan Özdemir, “Sulak alanların önemi konusunda yerel halk bilinçlendirilmeli, bölge kamera sistemi ile izlenmeli, kamuya ait arazilerde saz kesimi faaliyetlerini izne bağlamalı ve işgallerin önüne geçilmeli, Yönetsel açıdan yetki ve sorumluluklar açık olmalı” ifadelerini kullandı.

“Biyoçeşitliliğin sağladığı hizmet değeri yıllık 70 trilyon dolar”

Prof. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş ise gerçekleştirdiği sunumunda sudaki ve karasal alandaki yaşamın korunurluğunu arttırmayı hedeflediğini belirtti. Ekosistemde var olan bir durumun çalışmamasının canlıların sürekliliğinde bir belirsizliğe neden olduğunu söyleyen Erişmiş, “İnsanların, daha fazla sazlık kesme, balık tutma gibi bitmek tükenmek bilmeyen arzuları ekosisteme zarar vermektedir. Bireyin kendisine samimi olması gerekiyor. Bu çerçeve içerisinde ekosistem içerisindeki ilişkileri çözmeye çalışıyoruz. Hepimiz suya hayat kaynağı deriz fakat vanayı kısma konusunda bir samimiyetsizlik söz konusu” dedi. Biyoçeşitliliğin sağladığı hizmet değerinin yıllık 70 trilyon dolar olduğunu kaydeden Erişmiş, “Biyoçeşitlilikten Amerika’nın sağladığı hizmet değeri yıllık 15 trilyon dolar civarındadır. 2015 yılında dünyada fındığın yüzde 85’ini ülke olarak karşılıyoruz. Bu sebeple 2015’te fındıkta ihracat rekoru kırdık. 2 milyar 827 milyon dolarlık satışla fındıkta bugüne kadar en büyük döviz geliri yaptık. Sağlık sektöründe ise 5 milyar dolarlık gelir söz konusu. Bu alanda ise bir Hollanda kadar olamıyoruz” diye konuştu.

“Eber’de 27 endemik tür tespit edildi”

Artan abiyotik ve biyotik faktörlerin olumsuz etkilerinin sulak alanların sürdürülebilir niteliklerini zayıflattığını vurgulayan Erişmiş, “Bu sorunlar artıkça, alanda yaşayan bitki ve hayvan türlerine karşı tehdit oluşmakta ve yöre halkı açısından sosyoekonomik daralmalara neden olmaktadır. Bu daralmalar kurum ve kuruluşlara baskı sebebi olmuş oluyor. Bu baskı neticesinde üretilen palyatif çözümler, çözüm getirmiyor. Bu tür çalışmalar içerisinde daha uzun süreli çözümler getirilirse daha net sonuçlar elde edilir” ifadelerini kullandı. Erişmiş, “Eber-Akşehir gölleri ile çevresi 91 familyaya ait 425 tür ve tür altı takson içermektedir. Bu taksonların 27 adet endemik bitki türü tespit edilmiştir. Bu bağlam içerisinde kritik halde olan 4 tane türümüz bu alan içerisinde yer almaktadır. Türkiye bazında ise endemik türlerin yüzde 14’ü burada yer almaktadır. Bunları var olan sistem içerisindeki ekonomik kayıplarımızın neler olduğunu anlamak adına söylüyorum” dedi.

“Suyun olmaması, Eber’deki sorunların ana temelini oluşturuyor”

Eber çevresinin verimli kullanılması için görüşlerini bildiren Erişmiş, “Bölgede geçirdiğim 20 günlük süreç içerisinde irili ufaklı yangınlar meydana geldi. Önerilerimize gelince biz bu alanı 3 bölgeye bölelim; buralarda kooperatifler kurulsun. Bunların sorumluluğu var olan kooperatiflere verilsin. Böylece alan içerisinde çıkacak her yangın için alanı kapatma müsaadesi verilsin. Fakat bu öneriler haklı nedenlerden dolayı uygulanamıyor. Devletin bu anlamda sert yüzünün göstermesi gerektiği kanaatindeyim. Bu sorumluluk sadece kurum ve kuruluşlara verilemez” diye konuştu. Gölün de tıpkı insanlar gibi doğup, büyüyüp öldüğünü ifade eden Erişmiş, “Göller, organik bir malzemeden olduğu için çöküyor ve çöktükçe bir katman oluşturuyor. Bu yıllara bağlı olarak bugünkü son durumuna gelmiş oluyor. Suyun olmaması burada meydana gelen sorunların ana temelini oluşturmuş oluyor” ifadelerini kullandı. Erişmiş, Eber gölünde meydana gelen kokunun başlangıç noktasının Kırkgöz Köprüsü olduğunu da belirterek kirliliğin ana faktör olmamakla birlikte, bölgede olan bir sorun olduğuna da dikkat çekti.

Konferans, soruların cevaplanmasının ardından sona erdi.