Üç gün önce Çiftçiler Günüydü. Doğrusunu isterseniz ülkemizde tüm yılın her gününde bir özel gün eklenmiş ama beklentim bu 14 Mayıs Çiftçiler Gününde tarım, çiftçi hatta hayvancılık meselelerinin paneller yapılarak ele alınması ve çözüm önerilerinin sunulmasıydı. Ne yazık ki bu senede olmadı. Bir kaç konu ile alakalı STK’lar açıklamalar yaparak böylesi bir günü geçiştirdi.

Önce Çiftçiler günü başlangıcını hatırlayalım. 14 Mayıs Dünya Çiftçi Günü, Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu tarafından 1984 yılında başlatılmış ve tüm dünyada kutlanmaktadır.

  Köylerde gençler kalmamış

Geçen sene Ekim aylarında bir köye gittim. Köyde kadınlar ahşap evlerinin önüne öbeklenmiş, kapı eşiğinde sohbet ediyor. Gençler yok denecek kadar az. Kahveye geçtiğimde yaşları 60’ı geçmiş insanlar. Bir kısmı küçük ölçekli tarlalarında mahsul ekerek ki genelde bu bölgelerde pancar, patates, arpa, buğday ve haşhaştan oluşan hububat ekmişler.

O köy ve çevre köylerde 10-15 yıl öncesine kadar gençler çoktu. Hatta köy futbol takımları oluşur. Köyler arası maçlar yapılırdı. Gençler ekmeğini topraktan çıkarmaya devam ederdi.

Günümüzde bu gençler ilçeye hatta kentlere taşınmış, orada taşeron işçi olarak asgari ücretle yaşam mücadelesi veriyor. Onlar şehirde aile fertleri ile birlikte çalışarak ayakta kalmanın savaşını verir hale gelmiş. Benim gittiğim köydeki gençlerin çok büyük bir kısmı Denizli’ye gitmiş. Ucuz bodrum katı olan evlerde oturuyor. Günde 14-15 saat çalışıyor.  Eşi de çalışıyor. Yetişkin kız veya erkek çocuğu da iş hayatına atılmış. Ailenin temel ihtiyacı olanları da köylerinden gelen destekle karşılar durumdalar.

Ben bu gözlemleri paylaşırken rakamlar ne gösteriyor onlara da bakmak lazım.

TUİK Verilerine göre 2002 senesinde 7 milyon 500 bin olan tarım nüfusu bu sene 5 milyon.

10 yılda tarımdan geçimin sağlayan nüfus yüzde 5, 20 yılda ise yüzde 12 oranında azalmış. Günümüzde tarım alanları da ¼ oranında düşmüş. Bu sene 23 milyon hektar alanda ancak tarım yapılmıyor.

   Tarımda kullanılan mazotta KDV ve ÖTV Kalkmalı

Peki neden?

Tarımda girdi maliyetleri yüksek ve ürün fiyatı ucuz. Tohumları dolar bazında fiyatla İsrail’den alıyoruz. Tarım ürünü yetiştirmek için ÖTV’li yüzde 20 KDV’li mazot kullanılıyor.

Yine elektrik kullanıyorsunuz. Ürün zamanında geldiğinde alacağınız bedel masraflarını karşılamıyor.

Tarlada kilogramı 4 Liradan zor alıcı bulan patatesi tüketiciler, marketlerde pazarlarda 25-30 lira. Aradaki fark aracıların, kabzımalların cebine girmekte, üreticinin emeği hiç olmaktadır. Nakliye giderlerini de unutmamak lazım.

 

Böyle olunca çiftçi bağından bahçesinden tarlasından kopuyor. Ucuz işgücü olarak kentlere akın akın gidiyor.

Hatırlayın yıllar önce okullarımızda öğretilen ülkemiz kendi kendine tarımda yeten ender ülkelerin başında geliyor diye ders anlatırdı öğretmenlerimiz. Ama uygulanan yanlış politikalar sayesinde her şeyi ithal eder bir ülke haline geldik.

                Ülke kalkınmasında tarım üvey evlat olamaz

Türkiye’nin kalkınmasının sanayi, hatta katma değeri yüksek sanayiden geçtiği söylenir. Doğrudur Ama Tarım ikinci plana atılarak sanayi de gelişmez ki..

Dünya ticaretinin bir numaralı aktörü ABD tarım ülkesidir. ABD’nin GSMH’sı içinde yüzde 1 gibi bir yer tutmasına rağmen tarımsal üretimin değeri 180 milyar dolarlara yakındır

Konya kadar olan Hollanda, tarımsal ihracatta dünya 2.’sidir. 17 milyon nüfus ve 41 bin km2 yüzölçümlü Hollanda 100 milyar dolar civarında tarımsal ihracata sahiptir
Gelelim 4 mevsimi yaşayan cennet ülkemize. Bitkisel ve hayvansal toplam tarımsal üretimimiz 549 milyar lira düzeyindedir.

Kırsalda tarımın desteklenmesi ve teşviki toplumun kırsal kesimini yerinde istihdam ederek çarpık kentleşmenin önüne geçecek, genç işsizliği ve tarımda dışa bağımlılığı azaltacaktır. Tarımda verimliliğin artması lazım. Kooperatifleşme ile aracılar ortadan kalkıp ürünlerin değerini bulması ile çiftçiler para kazanacak ve çiftçiliğe dört elle sarılacaktır.

 Emeği ve alın teri ile çiftçiliğe devam eden tüm çiftçilerimizin günü kutlu olsun...